0

Efes Antik Kentinin tarihi M.Ö. 6000 yıllarına yani Neolitik dönem olarak adlandırılan Cilalı Taş Devri’ne kadar uzanmaktadır. Son dönemlerde yapılan araştırmalarda Efes çevresindeki höyükler ve kalenin bulunduğu Ayasuluk Tepesi’nde Tunç çağları ve Hittitler’e ait yerleşimler bulunmuştur.

 Hitit Dönemi’nde kentin adı Apasas’tır. M.Ö. 1050 yıllarında Yunanistan’dan gelen kolonilerinde yerleşmeye başladığı liman kenti Efes, M.Ö. 560 yılında Artemis Tapınağı çevresine taşınmıştır. Bugün gezilen Efes ise, Büyük İskender’in generallerinden Lysimakhos tarafından M.Ö. 300 yıllarında kurulmuştur.

 Hellenistik ve Roma çağlarında en görkemli dönemlerini yaşayan Efes, Asya eyaletinin başkenti ve en büyük liman kenti olarak 200.000 kişilik nüfusa ulaşmıştır.
  Efes, Bizans döneminde sahillerinin dolması sebebi ile tekrar yer değiştirmiş ve ilk kurulduğu yer olan Selçuk’taki Ayasuluk Tepesi’ne taşınmıştır. 1330 yılında Türkler tarafından alınan ve Aydınoğulları’nın merkezi olan Ayasuluk, 16.Yüzyıl’dan itibaren giderek küçülmeye başlamış, 1923 yılında Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra Selçuk adını almış ve bugün 30.000 kişilik nüfusa sahip turistik bir yerdir.

  Antik dönemin en önemli merkezlerinden biri olan Efesus, İ.Ö. 4.bine dek giden tarihi boyunca uygarlık, bilim, kültür ve sanat alanlarında her zaman önemli rol oynamıştır.
  Doğu ile Batı (Asya ve Avrupa) arasında başlıca kapı durumunda olan Efes önemli bir liman kenti idi. Bu konumu Efes’in çağının en önemli politik ve ticaret merkezi olarak gelişmesini ve Roma Devrinde Asia eyaletinin başkenti olmasını sağlamıştır. Ancak, Efes antik çağdaki önemini yalnızca büyük bir ticaret merkezi olarak gelişmesini ve başkent oluşuna borçlu değildir. Anadolu’nun eski ana tanrıça (Kybele) geleneğine dayalı Artemis kültünün en büyük tapınağı da Efes’de yer alır. Bu tapınak dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilir.

Hellenistik Tiyatro Efes’in en büyük ve görkemli yapılarından biridir. Oturma sıraları büyük ölçüde hasarlı olmasına karşın hala büyüleyici bir etkiye sahiptir. Bugün tamamıyla meydana çıkarılmış olan kalıntıları ve çok iyi korunmuş sahne binası ile arkeologların ilgisini çekmeye devam etmektedir.
  Tiyatro binasının bugün görünen kalıntıları esas itibariyle İmparator Klaudius (M.S. 41–54) zamanında başlamış ve İmparator Trajan (98–117) devrinde tamamlanmıştır. Dekoratif öğeleri oldukça zenginleştirilen Tiyatro binası aslında Helenistik Dönem’in en güzel mimarî eserlerinden birisidir. İmparator Nero zamanında yapımına başlanan sahne binası, M.S. 2. yüzyılın ortalarında göz alıcı süslemeleriyle birlikte tamamlanmıştır.

  24.000 kişi kapasiteli dev tiyatro binası 145 metre genişliğinde ve 30 metre yüksekliğindedir. Oturma yerinin en üst kısmına sütunlu bir kısım eklenmiş ve böylece tiyatronun akustiği arttırılmıştır.
  M.S. 262 yılındaki depremde zarar görmüş olan tiyatro binası, daha sonraki yıllarda başka bir deprem sonucu en üst kısımlarını tamamen yitirmiştir. Bu zamanlarda tiyatronun kullanım amacı tamamen değişmiş, vahşi havyan dövüşleri ve gladyatör müsabakaları için kullanılan bir yer haline gelmiştir

Celsus Kütüphanesi  Celsus Kütüphanesi, hem bir kütüphane binası, hem de Roma İmparatorluğunun Asya Eyaleti Başkomutanı Gaius Julis Polemaeanus’un kahramanlık anıtı olarak kullanılmıştır. Yapılan kazılarda, Partlılara karşı kazanılan zaferin onuruna dikilmiş olan bir anıta ait kabartmalar bulunmuştur.
  Kütüphaneyi yaptıran Gaius Julius Aquila’nın, yapının bakımı ve kitapların temin edilmesi için o dönemde bıraktığı 25.000 denarius tutarındaki maddi destek, bu yapıya verilen önemi göstermektedir.

Ticaret Agorası III. Efes’in kurucusu Lysimakhos M.Ö. 3. yüzyılın başlarında kentin yerini değiştirdikten sonra, yazılı belgelerde Tetragonos Agora ismi ile geçen ticaret agorasını olasılıkla eski yerleşme ve kutsal yol üzerine inşa ettirmiştir. Bunu kanıtlayan Hellenistik Dönem’e ait mahsen ve sütun sıralarına ait izler batıda bulunmuştur. M.Ö. 1. yüzyıl sonlarında genişletilerek yeniden düzenlenen agora dört yanı iki galerili, 112 m. uzunlukta stoalarla çevrili kare planlı ve kapalı bir meydan halini almıştır. Limana direkt olarak bağlantılı olan agoranın doğusu hariç diğer üç cephesinde anıtsal kapıları vardır.

Domitian Tapınağı Tarih boyunca Efes, dört kez Neokoros , yani imparator sahibi tapınağı yada bekçisi olma hakkını elde etmiştir. İlkçağda, bir imparator tapınağına sahip olmak, onun bekçilik görevini üstlenmek , kentler arasında çok onurlandırıcı bir ayrıcalıktı.
  Efes’e bu hak ilk kez İmparator Domitian (M.S.81- 96) tarafından tanınmıştır. Domitian Meydanı’nın güney kenarındaki 50x100 m. ölçülerindeki düz teras üzerine oturtulan tapınaktan günümüze fazla bir şey kalmamıştır Buna karşın temel kalıntılarından yapının konumu hakkında bilgi edinilmektedir.

Memmiyus Anıtı  3.yüzyılda Büyük Roma’nın diktatörlerinden birisi olan Sulla’nın torunu C.Memmius adına onursal bir yapı olarak dikilmiştir. Yeni yapılan araştırmalarda bu yapının iki katlı olduğu, alt katta yarım daire şeklinde yapılmış olan girintilerin doğu, güney ve batı taraftaki bentlere uyumlu olarak yapıldığı ve girintilerin üzerinde bulunan kemerlerin karyatidler tarafından desteklendiği anlaşılmıştır. Birinci katın baştabanına, hem Latince hem de Yunanca olarak kazınmış olan yazıt; bu yapıya ismini vermiştir.Yapının doğu ucunda bulunan Latince bir yazıtta “Kaius Memmiyus, kurtarıcımız, Kaius’un oğlu, Cornelyus Sulanın torunudur” yazmaktadır.
  Memmiyus ailesinin fertlerine ait olan ve de bu kişilerin bireysel özelliklerinin kişileştirilmiş olarak heykel haline dönüştürüldüğü örnekler yukarı katta bulunan üç adet galerideki, sütunlar arasında yer almıştır. Figürlerden bazıları Memmiyus’a, babası Kaikus ve büyükbabası diktatör Sulla’ya ait başlık giyen askerleri temsil etmektedir.

Yamaç Evler (Zengin Evleri) Kentin merkezinde olmaları bu evlerin özel ve seçkin kişilere ait olduğunu göstermektedir. Bu nedenle Efes’in bu kesiminde yer alan evlere “Zengin Evleri” ya da “Yamaç Saray” da denilmektedir.   Merdivenli yollara her terastan bir evin kapısı açılır. Hepsi peristylli (ortadan küçük avlulu) olup, odalar bu avlu çevresinde dizilmişlerdir. Çoğunluğu üç katlı olan bu evlerin ortasındaki bu peristyl 20-25 m’yi geçmez. Dört tarafı sütunlu, tabanı mermer kaplıdır. Evlerde akarsu sistemi vardır. Çeşme ya da peristyl içinde ya da kenarındadır. Bazılarında sarnıç ve kuyu da bulunur. Üzeri açık olan peristyl’den evin aydınlığı sağlanır. Bu yeterli olmadığı ve pencere de bulunmadığı için, içindeki odalar karanlık ya da lostur. Evlerin hemen hemen hepsi hamamlardaki gibi ısıtılmaktadır. Tabanlar mozaik, duvarlar ise fresk ya da dekoratif renkli mermerler ile kaplıdır. Bu evlerde yapılan kazılarda çıkarılan çok zengin ve paha biçilemez eserler, Selçuk-Efes Müzesi’nde sergilenmektedir.

  Evlerin ilk inşa tarihi M.S. 1. Y.y.’ın basına değin uzanır. Bununla birlikte Heraklius (M.S. 611-641) Dönemi’ne değin kullanılan evler, bu süre içinde çok kez restore edilmiş ya da değişikliğe uğramıştır.

Hadrian Tapınağı  M.S. 117–138 yılları arasında Vedius Antoninus Sabinus tarafından İmparator Hadriyan için yaptırıldığı tahmin edilmektedir. Hadrian Tapınağı, işleviyle olduğu kadar süslemeleriyle de dikkat çekici ve bir o kadar da önemliydi. Tapınağın ön yüzüne Suriye mimari öğelerini gösteren bir alınlık Korint düzenindeki sütunlarla desteklenerek yerleştirilmiş ve bu yapı Efes kentinin en güzel mimarî örneklerinden birisi olarak günümüze kadar gelmiştir.

Kuretler Caddesi  Kentin merkezindeki omurga görünümlü bu cadde, Devlet Agorası ile Ticaret Agorası arasında uzanır. Hellenistik ve Roma Çağı Kenti’nin Hippodamik (ızgara) planlı ve birbirini dik kesen sokak sistemine uymaksızın diagonal olarak uzanır. Uzunluğu 210 m. olan caddenin iki yanında anıtsal yapılar (Traianus Çeşmesi, Hadrianus Tapınağı gibi) ve dükkanlar yer almaktadır.

Traian Çeşmesi  Traian Çeşmesi, üzerinde bulunan kitabeye göre M.S. 102-114 yılları arasında Cladius Ariston tarafından İmparator Traian’a ithafen yaptırılmıştır. Efes şehrinin en göz alıcı çeşme binası olarak bilinir.

Mermer Cadde : Panayır Dağı’nı dolaşan Kutsal Yol, Celsus Kütüphanesi ile Büyük Tiyatro arasında “Mermer Cadde” adını alır. Büyük ve düzgün mermer bloklar ile kaplıdır. Doğu kıyısı tıpkı Kuretler Caddesi’nde olduğu gibi sütunlu bir portike sahip değilse de batı kıyısı cadde yüzeyinden iki metre yükseltilerek imparator Neron Dönemi’nde (M.S. 54-68) üzeri kapalı bir stoa durumuna getirilmiştir.

Liman Caddesi : Liman ile Tiyatro arasında, Erken Roma Çağı’ndan beri mevcut olan cadde 528 m. (1800 ayak, 3 stadion) uzunluktadır. M.S. 359 ve 366 yıllarındaki depremlerden sonra İmparator Arkadius Dönemi’nde yapılan onarım ve düzenlemeler sırasında yandaki portikler yeniden yapılarak caddenin adı “Arkadiane” olmuştur.

İlk evrede caddenin iki ucunda birer kapısı vardı. M.S. 5. yüzyılda caddenin orta kısmında, basamaklı kaideler üzerinde yükselen dört sütun dikilmiştir. Bunların 2 m. yükseklikteki kaidelerinde Hıristiyanlık sembolleri olan nişler ve süslemeler vardır. Sütun başlıklarının üzerinde dört incil yazarının heykellerinin var olduğu kabul edilir ki bunlarla kente yeni gelenlere Efes’in dini (Hıristiyan) karakteri belirtilmek istenmiş olabilir.
Yazıtlardan anlaşıldığı kadarıyla bu cadde geceleri yağ kandilleri ile aydınlatılıyordu.

FOTO GALERİ

Devlet Agorası (Yukarı Agorası)  M.S. 1. y.y.’ın başında yapılan agora, 160 x 56 m. ölçülerindedir. Burası, devletin kontrolü altında politik ve dinsel toplantıların yapıldığı yarı kutsal bir alandır. Birçok agoralarda görüldüğü gibi, ortasında dikdörtgen tabanlı bir tapınak vardır. Tapınağın alınlığını süsleyen Odysseus’un Polyphemos ile ilgili serüvenini anlatan heykel grubu, sonradan agoranın batısında bulunan Pollio Çeşmesi havuzu kenarına konulmuştur. Agora son şeklini imparator Theodosius zamanında (M.S. 379-395) almıştır. Kuzeyinde ve doğusunda şu anda görülmeyen iki stoası bulunmaktaydı.

Bouleuterion (Meclis Binası) -  Odeon (Konser Salonu) : Yapı, zengin Efeslilerden P. Velidus Antonius ve karısı Flavia Papiana tarafından yaptırılmıştır. Şehir meclisi üyeleri, zengin Efesliler ve Kuretlilerin buluşup hayatla ilgili konuları ve şehrin geleceğini tartıştıkları bir mekân olarak kullanılan Bouleuterion’un, sonraki yıllarda bunlara ek olarak konserlerin verildiği ve tiyatro oyunlarının sergilendiği kültürel bir merkez haline geldiği tahmin edilmektedir.

Kaynak: http://www.didimli.com/galeri/efes.html

BU YAZIMIZ KAÇ DEFA OKUNDUĞUNU BAKABİLRSİNİZ

Bu yazı daha önce counter kişi tarafından okundu.

Yorum Gönder

 
Top